Yazar ve gazeteci Peyami Safa’nın yaşam mücadelesi aslında az kişi tarafından biliniyor. Hastalıklarla mücadele etmesi, en ünlü eserini kaldığı koğuştaki günlerin hatırına yazması gibi birçok detay var Safa’nın ömründe. Kalabalıklarla dolu hayatının yalnız mücadelesi hayat boyu sürmüştü. Babası İsmail Safa, gençliğinden itibaren sık sık edebiyat sohbetlerine katılır, hatta oraların aranan yüzü olurdu. Mirsad dergisinin ikinci sayısından itibaren başyazarlık görevini Muallim Naci’den devralan İsmail Safa, Tevfik Fikret gibi yaşantısı ve yazılarıyla bir fikir insanı haline gelmiş birine hem saygı hem de uzun yıllardır dergi vesilesiyle süregelen dostluktan doğan bir sevgi besliyordu. Tam adıyla Mehmet Tevfik Fikret’in ilk şiirleri Mirsad dergisinde yayımlanmıştı. O günlerde gençler arasında önemli bir figür haline gelen İsmail Safa da genç yazarı himayesi altına almıştı.
Tek etkisi isim babası olmak değildi
Takvimler 2 Nisan 1899’u gösterdiğinde Server Bedia Hanım ve İsmail Safa’nın oğlu dünyaya gelmişti. Çocuğun 1 yaşına bastığı dönemlerde ailenin çok yakın dostu olan Tevfik Fikret’in de içinde olduğu bir fotoğraf karesinde, Peyami Safa’nın adı ‘Osman Peyami’ olarak yazılmıştı. Peyami Safa ilerleyen yaşlarında Osman ismini kullanmasa da Tevfik amcası ona Osman ismini vermişti.
Tevfik Fikret’in, Peyami Safa’nın hayatındaki tek etkisi isim babası olmak değildi. Peyami Safa gibi babası İsmail Safa’yı da etkileyen Tevfik Fikret, İsmail Safa’nın dönemin siyasi olaylarına girişinde çok etkili olmuştu. Peyami Safa henüz 2 yaşındayken babası da siyasi çizgisi nedeniyle 2 bin 500 lira maaşla Sivas’a sürülmüştü. İstanbul’un iklimine oranla çok sert geçen soğuk günler nedeniyle baba İsmail Bey, Sivas’a ulaştıktan kısa süre sonra hastalanmış ve Peyami Safa henüz 2 yaşında yetim kalmıştı. İlerleyen yaşlarında ise babasının sürgüne gönderilmiş olmasını haklı bulan bir yazı kaleme almıştı.
Tevfik Fikret’le bağı ömür boyu devam etti
Peyami Safa, ağabey ve ablasıyla birlikte artık baş başa kalmıştı. Anne Server Bedia Hanım çocuklarını özenle büyütmüş ve onların kalbine derin bir anne sevgisi aşılamıştı. Küçükken geçirdiği ağır hastalık yüzünden uzun süre hastanede kalan Safa, yaşama tutunmayı başarmıştı. ‘Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nda kalıyor olması, aynı adlı en ünlü eserlerinde de kendi yaşantısının yansıması olmuştu. Hastalığında ve sağlığında hep yanında olan annesine çok düşkün olduğundan ünlü bir gazeteci ve yazar olduğunda bazı kitaplarını annesinin isminden esinlenerek ‘Server Bedii’ adıyla çıkarmıştı.
Kendisi 16 yaşındayken hayata gözlerini yuman Tevfik Fikret ile olan bağı ömür boyu devam etmişti. ‘Sözde Kızlar’ ve ‘Mahşer’ adlı romanlarında Fikret’in şiirlerine yer vermiş ve muhtemelen bunları da ezberinden yazmıştı. Çünkü Tevfik Fikret’in orijinal eserleri incelendiğinde ufak farklılıklar göze çarpıyordu. Sadece o eserlerinde değil ‘Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ ve Tevfik Fikret’in tam 3 şiirinden alıntılar olan ‘Yalnızız’ romanında da bu esintiler dikkat çekiyordu.
‘İnkâr etmek nafiledir’
Peyami Safa, her ne kadar gençlik yıllarında Tevfik Fikret’e ilgisini eserlerine yansıtsa da ilerleyen dönemde Fikret’in hem siyasi hem de inanç yönünde farklı fikirleri benimsemesinden ötürü ilgisi azaldı. Hatta Safa, bir yazısında şöyle bahsetmişti, “Tevfik Fikret’e zamanın ve hatırası üzerinde ikide bir zehir gibi esen tenkit rüzgârlarının koparamadığı derin köklerle bağlıyım”
Bir yazısında Fikret’in düşünce hayatını genel olarak inançlı ve vatansever ile inançsız ve insaniyetçi olarak iki devreye ayıran Safa, birinci devreye kendisi gibi hayran olan pek çok insanın bulunduğunu vurgular ve Fikret’in ikinci devresini ise komünist, materyalist ve kozmopolitlerin kendilerine bayrak yaptıklarını ifade eder. Onun Türk edebiyatındaki yeri hakkındaysa şunları söyler: “Felsefi inanışlarının imanlı veya inkarcı oluşunun dışında bir Tevfik Fikret vardır ki Türk edebiyatındaki büyük değerini inkâr etmek nafiledir.”
instagram.com/akyurekzeynepdilara/
twitter.com/akyurekzeynepp